Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Bizim oraların bir ilçesinden veya kasabasından geçerken uzaktan sıvasız ve bakımsız küçük evlerin yanan sarı ve loş ışıkları gözünüze çarpar. Sanki zaman durur o an. Ya da zaman kavramı anlamını tümden yitirir.
Yollar kıvrıla kıvrıla giderken bu arada böyledir bizim yollarımız. Tıpkı hayatlarımız gibi...
Ve bu karşılaşılan görüntü karşısında aracın camını aralayıp bi sigara yakarsın ya da içinde bir sigara yakma isteği oluşur insanın. O an gerçekten yapayalnız olduğunu düşünürsün. Ama neden düşünür insan yalnız olduğunu? Şah damarından daha yakın olan varken!
Öyle bir yalnızlık ki bu ölesiye,çıldırasıya,uykuları ziyan edercesine, aklını alırcasına bi yalnızlık bu.Yalnızlıktan söz açılmışken yalnızlık; bir ovanın düz oluşu gibi bir şey der üstad.
O an Allah'a olan bağlılığın ona olan inancın kat be kat artığını hissedersin çünkü insan en çok yalnız olduğunda ve yalnız hissettiğinde Allah ile yakın olur. Çünkü insanlar her zaman en yalnızken samimi olurlar.
O anki yalnızlık duygusu bütün vücuduna yayılır. Damarlarında gezen arsız bir böcek gibi rahatsız eder seni. Nefes alışverişin yavaşlar, aldığın nefesin tadı gelir ağzına, göz bebeklerin büyür.Sahip olduğun ne varsa adeta gözünün önünde kayıp gider yollarla birlikte. Yollar dedik ya işte,kıvrıl kıvrıldır bizim oranın yolları. Tıpkı hayatlarımız gibi...
Nereye gittiğinin ya da niçin gittiğinin bi önemi kalmaz gidersin çünkü gitmekten başka bir şey gelmez bazen elinden. Bu gidiş nedeni,niçini,niyesi olmayan bir gidiştir.
Gördüğünüz köyler, kasabalar, evler ve insanlar birbirinin aynısıdır.Öyle bir coğrafya ki bu insanın üzerine yapışır adeta. Rengiyle, kokusu ve dokusuyla ve daha bir sürü şey.
Farklı olan aykırı olan hiç bir şey bulamazsın bu topraklarda. Zaten Anadolu dediğimiz coğrafya hemen hemen aynıdır; toprağıyla ,bitkisiyle , hayvanıyla ve insanların; dertleriyle ,kederleriyle ve can verişleriyle.
Uzakta gördüğünüz her evin bir hikayesi vardır ve o hikayeler sizin hikayenize karışır. Sanki geçmişte o sıvasız evin loş ışığı altında yaşadığınızı düşünürsünüz.Ya da keşke orada yaşasaydım isteği belirir içinizde.Çünkü o evde yanan ışığın altında kendinizi görmek istersiniz.Göz göze gelirsin kendinle o evin penceresinde ve sıvasız duvarlarında.
Sonra elin istemsizce radyoya uzanır ve şu nağmeler yağar adeta insanın yüreğine:
Geleli gülmedim ben bu cihanda
Cektiğim ah ile zardır yareden
Giriftar olmuşum da (of .) bunca
Cektiğim ah ile zardır yareden
Benmiyim dünyada bir bahtı kara
Tabipler derdime bulmuyor çare
Muhtaç etmen beni zalim kula
Kula muhtaç olmak zordur yareden
Ararım derdime bir çare yoktur
Anladım evlerden böyledir taktir
Ele düğün bayram bana haktır
Ne çekilmez kahrım vardır yareden...
Diye havalandırır gönlümüzün tezenesi yüreğe ilmek ilmek işleyen bozlağı.
Her yolun bir türküsü vardır , türküsü olmayan yol da viran olur derler.
Yağmur yeni yağar da tarifi zor bir turab kokusu yayılır ya etrafa ha işte öyle kokar türkü de.İnsanı,yaratıldığı o ilk güne götüren bir koku sanki bu.
Dudaklarından, radyoda çalan nağmeler akar istemsizce.Hayatın boyunca dinlediğin en güzel en anlamlı türküdür artık o.
Seni, duygularını,ve en önemlisi geçmişini aracın camında betimler adeta.
O an içinden ani bir frenle aracı durdurmak ve nefesini yırtarcasına bağırmak istersin. Çünkü acı veriyordur sana tüm bu gördüklerin. Görülen sadece yollar ve bakımsız küçük bir ev değildir aslında, aracın camından görülen şey ; yoksulluk, çaresizlik ve yalnızlıktır...
Ayağın, gaz pedalına basmaz basamaz orada kalmak istersin,yol uzasın gitsin hiç bitmesin istersin sonsuza dek ama biter yollar hayatın da son bulduğu gibi.
Nağmeler akmaya devam eder radyodan ve sen o dünyalı olmayan o duyguyla birlikte arkanda bırakırsın tüm gördüklerini ve hissettiklerini. Ve yaşadığın o yalnızlık duygusunun yerini artık acı bir özlem almıştır.
Dikiz aynasından gözlerini kaçırarak son kez bir bakış atarsın,gözlerinden akan iki damla yaş ile ; evlere, yollara, savrulan buğday başaklarına ve kaybolup giden yıllara.
Halil Özgür
Tarih: 2019-03-17 17:14:43 Kategori: Genel Kültür
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Bozkıra Dair Nedir
Yollar kıvrıla kıvrıla giderken bu arada böyledir bizim yollarımız. Tıpkı hayatlarımız gibi...
Ve bu karşılaşılan görüntü karşısında aracın camını aralayıp bi sigara yakarsın ya da içinde bir sigara yakma isteği oluşur insanın. O an gerçekten yapayalnız olduğunu düşünürsün. Ama neden düşünür insan yalnız olduğunu? Şah damarından daha yakın olan varken!
Öyle bir yalnızlık ki bu ölesiye,çıldırasıya,uykuları ziyan edercesine, aklını alırcasına bi yalnızlık bu.Yalnızlıktan söz açılmışken yalnızlık; bir ovanın düz oluşu gibi bir şey der üstad.
O an Allah'a olan bağlılığın ona olan inancın kat be kat artığını hissedersin çünkü insan en çok yalnız olduğunda ve yalnız hissettiğinde Allah ile yakın olur. Çünkü insanlar her zaman en yalnızken samimi olurlar.
O anki yalnızlık duygusu bütün vücuduna yayılır. Damarlarında gezen arsız bir böcek gibi rahatsız eder seni. Nefes alışverişin yavaşlar, aldığın nefesin tadı gelir ağzına, göz bebeklerin büyür.Sahip olduğun ne varsa adeta gözünün önünde kayıp gider yollarla birlikte. Yollar dedik ya işte,kıvrıl kıvrıldır bizim oranın yolları. Tıpkı hayatlarımız gibi...
Nereye gittiğinin ya da niçin gittiğinin bi önemi kalmaz gidersin çünkü gitmekten başka bir şey gelmez bazen elinden. Bu gidiş nedeni,niçini,niyesi olmayan bir gidiştir.
Gördüğünüz köyler, kasabalar, evler ve insanlar birbirinin aynısıdır.Öyle bir coğrafya ki bu insanın üzerine yapışır adeta. Rengiyle, kokusu ve dokusuyla ve daha bir sürü şey.
Farklı olan aykırı olan hiç bir şey bulamazsın bu topraklarda. Zaten Anadolu dediğimiz coğrafya hemen hemen aynıdır; toprağıyla ,bitkisiyle , hayvanıyla ve insanların; dertleriyle ,kederleriyle ve can verişleriyle.
Uzakta gördüğünüz her evin bir hikayesi vardır ve o hikayeler sizin hikayenize karışır. Sanki geçmişte o sıvasız evin loş ışığı altında yaşadığınızı düşünürsünüz.Ya da keşke orada yaşasaydım isteği belirir içinizde.Çünkü o evde yanan ışığın altında kendinizi görmek istersiniz.Göz göze gelirsin kendinle o evin penceresinde ve sıvasız duvarlarında.
Sonra elin istemsizce radyoya uzanır ve şu nağmeler yağar adeta insanın yüreğine:
Geleli gülmedim ben bu cihanda
Cektiğim ah ile zardır yareden
Giriftar olmuşum da (of .) bunca
Cektiğim ah ile zardır yareden
Benmiyim dünyada bir bahtı kara
Tabipler derdime bulmuyor çare
Muhtaç etmen beni zalim kula
Kula muhtaç olmak zordur yareden
Ararım derdime bir çare yoktur
Anladım evlerden böyledir taktir
Ele düğün bayram bana haktır
Ne çekilmez kahrım vardır yareden...
Diye havalandırır gönlümüzün tezenesi yüreğe ilmek ilmek işleyen bozlağı.
Her yolun bir türküsü vardır , türküsü olmayan yol da viran olur derler.
Yağmur yeni yağar da tarifi zor bir turab kokusu yayılır ya etrafa ha işte öyle kokar türkü de.İnsanı,yaratıldığı o ilk güne götüren bir koku sanki bu.
Dudaklarından, radyoda çalan nağmeler akar istemsizce.Hayatın boyunca dinlediğin en güzel en anlamlı türküdür artık o.
Seni, duygularını,ve en önemlisi geçmişini aracın camında betimler adeta.
O an içinden ani bir frenle aracı durdurmak ve nefesini yırtarcasına bağırmak istersin. Çünkü acı veriyordur sana tüm bu gördüklerin. Görülen sadece yollar ve bakımsız küçük bir ev değildir aslında, aracın camından görülen şey ; yoksulluk, çaresizlik ve yalnızlıktır...
Ayağın, gaz pedalına basmaz basamaz orada kalmak istersin,yol uzasın gitsin hiç bitmesin istersin sonsuza dek ama biter yollar hayatın da son bulduğu gibi.
Nağmeler akmaya devam eder radyodan ve sen o dünyalı olmayan o duyguyla birlikte arkanda bırakırsın tüm gördüklerini ve hissettiklerini. Ve yaşadığın o yalnızlık duygusunun yerini artık acı bir özlem almıştır.
Dikiz aynasından gözlerini kaçırarak son kez bir bakış atarsın,gözlerinden akan iki damla yaş ile ; evlere, yollara, savrulan buğday başaklarına ve kaybolup giden yıllara.
Halil Özgür
Tarih: 2019-03-17 17:14:43 Kategori: Genel Kültür
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx